Beşinci Nesil Gelecek | 5G

Burcu Kuzucu
5 min readMay 5, 2020

Covid 19 pandemisinin yarattığı krizin yayılmasıyla birlikte sosyal, sağlık ve ekonomik anlamda hayatımıza katacağı performansı sayesinde 5G teknolojisi artık hayati bir önem mi taşıyor? Dijital dönüşüm yolculuğunda devrim niteliğinde bir teknoloji olarak nitelendirilen 5G teknolojisi daha hızlı, daha duyarlı ve daha akıllı cihazlar ile hayatımızı nasıl değiştirecek?

Hızla dijitalleşen dünyada veriye her yerden, gerçek zamanlı ve güvenli bir biçimde erişmeye her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğunu hissediyoruz. Fakat 2018’den beri sağlık ve güvenlik alanında bizi şüpheye düşüren araştırmaları sebebiyle akıllarda soru işareti bırakan 5G teknolojisini şu günlerde Singapur gibi hızlandırıp bir an önce hayatına katmaya çalışan ülkeler de var, İngiltere gibi tehdit olarak görüp baz istasyonlarını yakanı da.

Dahası bu teknolojiyi Covid-19’un yayılması ile ilişkilendiren düşünceler bile mevcut.

Öncelikle aşina olmadığımız bir teknoloji hakkında kafa karışıklığı yaşamamız gayet doğal. Örneğin insanlar elektriğin icadının ilk zamanlarında da aynı korkuları yaşamış. Buradaki fark uzun yıllardır kablosuz teknolojileri kullanıyor olmamız ve bu teknolojiye biraz daha aşina olmamız.

Yaşanan bu kafa karışıklığını biraz daha çözmek ve konuyu irdelemek adına gelin 5G teknolojisinin tüm ayrıntılarını ele alalım.

Nedir Bu 5G Teknolojisi?

İçindeki “G” harfi, “generation” yani nesil anlamını taşıyan 5G’yi en basit haliyle 5. nesil mobil teknoloji hizmeti olarak tanımlayabiliriz.

Yeni bir mobil teknolojinin oluşması kullandığı hücresel ağlarda bulunan teknolojik altyapının yeni kurallar ile yeniden yapılandırılması sayesinde ortaya çıkıyor. Bu yapılandırma ise radyo frekanslar, işlemciler, kapasite yükselticiler ve antenlerin kullanılma şeklinde yapılan değişiklikler ile oluşuyor.

Kronolojik sıraya göre en son kullanmış olduğumuz 3G, 4G ve 4.5G teknolojilerinin devamı niteliğinde olan 5G teknolojisinde Qualcomm firmasının yaptığı testlere göre ortalama hızın saniyede 1,4 gigabit olacağı belirtiliyor. Yani 4G teknolojisinden en az(!) 20 kat daha hızlı bir teknoloji olacağından bahsediyoruz. Bu durumda cihazların hafiflemesi, daha mobil hale geçilmesi; sanal gerçeklik ve arttırılmış gerçeklik uygulamalarının günlük hayatın bir parçası haline gelmesi gibi değişiklikler konuşuluyor. Ayrıca 5G teknolojisi ile birlikte nesnelerin interneti de ciddi ölçüde büyüyecek. Kısacası daha fazla verim ve daha iyi hizmet alabilmek için devrim niteliğinde bir teknoloji bizleri bekliyor.

Sağlık Açısından Riskleri Var Mı?

5G ile kullandığımız en basit ürünlerin bile teknik olarak internete bağlanması mümkün olabilecek, her türlü nesne akıllı statüsüne geçebilecek. Bu durumda her cihaz üzerinde mikroçiplerin ya da oldukça sık döşenen antenlerin bulunacağı bir senaryoda çok yoğun bir yükleme sonucu etrafa yayılacak “yoğun radyasyon” sebebiyle oldukça endişe verici bir durum olacağı öngörülüyor.

Ayrıca yüksek veri transferi sağlaması amacıyla 5G istasyonlarının 4G’ye oranla daha sık döşenmesi ve ortalama her 150 metrede bir güçlendirici antenle desteklenmesi gerektiğinden 5G teknolojisinin yaydığı radyasyon miktarının insan, hayvan ve doğa sağlığı için tehlikeli boyutlarda olabileceği söyleniyor.

5G kaynaklı yüksek frekans ve radyasyon zararlarının henüz gerçekliğini kanıtlar nitelikte net bir bulgu ya da paylaşılan rapor bulunmuyor fakat konuyla ilgili araştırmalar yapılmaya devam ediyor. Ayrıca yeni radyasyon yönergeleri Mart 2020’de yayınlanmış ve 5G’nin bu yönergeleri ihlal ettiğine dair bir gösterge belirtilmemiş.

Peki Güvenli Bir Teknoloji Mi?

5G hakkında iddia edilen tehlike riski sadece sağlık alanıyla sınırlı değil. Telekomünikasyon sektörü, depoladığı milyonlarca dolarlık veri kapasitesiyle gizli verilere erişim sağlamak isteyenler için harika bir av olarak görülüyor. Önceki ağlara göre sadece daha hızlı değil, daha güvenli de olduğu vaadinde bulunan 5G’ye karşı yapılan araştırmalar ise yeterince güvenli olmadığı yönünde. 5G teknolojisini kapsamlı bir güvenlik analizinden geçiren ETH Zürih, Lorraine Üniversitesi ve Dundee Üniversitesi araştırma görevlileri, şu anda pek çok güvenlik açığının bulunması sebebiyle bu durumun sayısız siber saldırıya yol açabileceğini belirtiyor.

Ayrıca Avrupa Birliği’nin 9 Ekim 2019 tarihli 33 sayfalık raporunda, 5G teknolojisinin güvenlik açığı sebebiyle siber saldırı açısından oldukça tehlikeli olduğunu ifade ediyor. Hem ticari hem askeri alanda siber saldırıların oldukça ciddi güvenlik sorunlarına yol açabilme riski, devletlerin 5G teknolojisi konusunda bir diğer büyük endişesini oluşturuyor.

Raporda belirtilen bir diğer güvenlik açığı ise bu teknolojinin altyapısını sağlayacak firmalara olan bağımlılığın fazla olması. 5G altyapısını dünyada en çok sağlayan firmalar Huawei (Çin), ZTE (Çin), Nokia (Finlandiya), Ericsson (İsveç) ve bazı ABD’li şirketler. Bunlar dışında tüm dünyada 5G altyapısı bulunmayan ülkeler cihazları ve yazılımları ithal etmek zorunda kalacak. Bu sebeple özellikle başta Amerika ve daha bir çok ülkenin bu anlamda endişesi oldukça yüksek.

Türkiye’nin Yaklaşımı Nasıl?

Türkiye’nin 5G ve ötesi için geliştirilmeye devam eden istasyonu ULAK’ın ilk duyurusu 2018 Mayıs ayında yapmıştı. İstasyon Savunma Sanayi Bakanlığı, ASELSAN ve çok sayıda yerli firmanın katkılarıyla geliştirildi. Milli 5G baz istasyonunu kendi üreten bir ülke haline gelmemiz hem bu teknolojiye olan isteğimizi gösteren hem de bu alanda güvenlik açığı riskinin önüne geçen bir adım olarak görülüyor.

Ayrıca ULAK Haberleşme Genel Müdürü Metin Balcı’nın yaptığı açıklamada koronavirüs döneminde de hız kesmeden 5G hazırlık çalışmalarına devam ettirdiklerini, Türkiye’nin bu teknolojiyi 2021 yılında kullanabileceğini duyurdu.

Her yeni teknoloji 10 yıllık bir yatırımı oluşturuyor. Örneğin 4G yi ele alacak olursak ABD’de 4G ilk olarak 2010’da yaygınlaştı fakat 2012–2013 yılında gerçekten kullanılmaya başlandı. Bu hesapla 5G teknolojisinin de yaygın olarak ancak 2022–2023 yıllarında kullanılacağı gibi bir öngörü oluşuyor.

5G’nin gelişi üçüncü nesil teknoloji olan 3G’nin sonunu getirecek. Bu da aslında teknolojide başka bir boyuta geçeceğimizin göstergesi. Özellikle hız ve veri taşımada sağladığı yüksek teknoloji sayesinde daha başka bir dünya bizi bekliyor.

Tüm yönleriyle ele alacak olursak 5G teknolojisinin sağlığımız ve güvenliğimiz üzerindeki riskleri konusunda haksız olmamakla birlikte bunun tek sorumlusunun 5G olmadığının, risk ve endişe yaratan durumların tüm kablosuz teknolojiler için geçerli olduğunun altını çizebiliriz.

Maruz kalacağımız yüksek iyonlaştırıcı olmayan radyasyonların doğal ekosistemi bozma endişesi; aynı zamanda insan ve hayvan DNA’ları üzerinde uzun süren etkileri gibi riskler yalnızca 5G teknolojisine özgü riskler değil. Fakat özellikle son dönemde yaşadığımız Covid-19 pandemisinde de deneyimlediğimiz gibi varolan ve gelişmekte olan teknoloji geleceğe umutla bakabilmemizde öncü rol üstleniyor. Daha önce yaşanan Çiçek Hastalığı, VEBA, Rus Gribi, İspanya Gribi ve HIV/AIDS gibi pandemilerde de dönemin sağlık ve daha pek çok alanda teknoloji ve altyapı yeterliliği ölçüsünde önlemler alınabilmiş çoğu zaman bu alanlardaki yetersizlik sebebiyle imkanlar kısıtlı kalmış. Geliştirdiğimiz aşı/test teknolojileri, mobil sağlık uygulamaları gibi hem sağlık alanında hem de evden çalışabilme, e-ticaret ile ihtiyaçlarımızı karşılayabilme gibi imkanlar sayesinde ekonomiyi canlı tutarak hayatımızı devam ettirebiliyor, geçmişte yaşanan pandemilere bir nebze meydan okuyabiliyoruz.

Unutmamalıyız ki tüm teknoloji geliştiriciler gibi 5G teknolojisini geliştirenler de sizin ve benim gibi bu teknolojinin sağlık üzerindeki etkisini inceleyenler kadar bilgi sahibi değiller. Bu bağlamda olası zararları göz önünde bulundurduğumuzda tek bir tarafı suçlamak doğru bir adresleme olmayabilir. Fakat kullandığımız teknolojilerin sağlığa zaralı etkileri konusunda net bir kanıt ortaya çıktığı takdirde teknoloji geliştiricilerin bu sistemler üzerinde yeniden çalışmaları hem insanlık hem de mesleki bağlamda bir görev haline geliyor.

Teknolojinin önünde engel oluşturmak yerine ona kucak açabilmek, getireceği riskler ve sorunlar karşısında çözümler üretebilmek, bu alanda yapılan çalışmalara destek verebilmek bizi geleceğe taşıyan, daha güzel ve yaşanılabilir bir dünya oluşturmamızı sağlayan girişimler olacaktır.

--

--