Bırakalım Mavisi Mavi, Yeşili Yeşil Kalsın

Burcu Kuzucu
3 min readApr 15, 2020

Covid 19 Pandemisi sebebiyle evlere kapandığımız şu günlerde baharın da gelişiyle tek lüksün doğa olduğu gerçeği hiç aklımızdan çıkmıyor değil mi?

Yaşam hiç olmadığından daha hızlı akıyor. Bırakın dün gibi olmamayı, hiçbir şeyin az önceki gibi olmadığı bir yerdeyiz. Üstelik yaşamımızda bu kadar hızlı gelişen ve değişen tek şey teknoloji değil, doğa da bu gelişim ve dönüşümden nasibini alıyor.

Son elli senede doğal yaşamın yarısından fazlası yok oldu. En büyük sebep ise gıdaları üretim ve tüketim şeklimiz. Gıda üretmek için açtığımız tarım alanları doğal yaşam alanlarını yok ediyor ve biyolojik çeşitliliği de beraberinde götürüyor. Gıda ve Tarım Örgütü’nün araştırmalarına göre bugün tarım alanlarının yüzde 83’ü et ve süt üretimi için kullanılıyor. Hayvanların bakımı sürecinde meralarda kullanılan su, kapsadıkları arazi alanı, hayvanların yedikleri gıdaların üretiminde kullanılan su ve enerji doğal yaşam ve kaynakların tüketiminde olumsuz etkisi olan örneklerin başında geliyor. Grain’in araştırmalarına göre ise hayvansal tarım, sera gazları salınımıda yüzde 18’lik etkiye sahip. Yani metan gazının etkisi ulaşımda kaynaklanan salınımdan daha yüksek bir oranda etki ediyor. Bu da küresel ısınmaya en büyük katkıyı veren gazlardan birisi olduğu gerçeğini gösteriyor.

Bill Gates, eşi Melinda Gates ile birlikte geçen sene yayımladığı yıllık mektubunda tarımsal faaliyetlerin ve inşaat sektörünün küresel ısınmaya yol açan sera gazları salımındaki rollerine dikkat çekmişti. Gates katıldığı CNN programında “Bir gün ineklerin bağırsak hareketleri hakkında konuşacağım hiç aklıma gelmezdi. İnekler, bakterilerin metan gazı biriktirmesine neden oluyor ve sıra dışı mideleri var” diyerek hayvansal gıda üretiminin ne kadar etkili olduğundan bahsetmişti. ( BBC Haber )

Gıdaların yalnızca üretiminde değil tüketiminde de aynı sorunlar yaşanıyor. Gıdalara ait yiyecek ambalajları, organik gıda atıkları ve ürün ambalajlarının da etkileri yadsınamaz ölçüde. Örneğin bir araya getirilmeden atık tesislerine gönderilen gıdaların da metan gazı ürettiğini biliyor musunuz? Her sene üretilen yiyeceğin üçte biri çöpe gidiyor, üstelik Dünyada 1 milyona yakın aç insan varken…

Bu konuda farkındalığı olan insanların başlattıgı Zero Waste akımı sayesinde bir takım bilinçli hareketler ve projeler görüyoruz. Fakat bu çok uzun bir maraton ve daha kolektif bir bilinç gerekli.

Ekosistemin devamı için robotik ve yapay zeka teknolojileri bir süredir atık ve geri dönüşümde de projeler üretiyor. Hatta bu konuda işlerimizi kolaylaştıran birkaç mobil uygulama bile var. Örneğin No Waste uygulaması size dolabınızdaki gıdaları işaretleyerek ortalama kullanım sürelerine göre çürümelerini önlemenizi ve onları değerlendirmeniz sağlayacak alternatif tarifler sunuyor. Kollekt EN uygulaması ise atığınızın tipine göre size en yakın imha konteynerlerini buluyor ve bunlara yönendiriyor. Üstelik uygulama üzerinden atıklarla ilgili belediyeleri ve çevrenizi de bilgilendirebiliyorsunuz.

Yediğimiz her gıdanın sadece kendimize değil, dünya üzerinde de etkisi var. Önümüzdeki yıllarda marketlerden satın aldığımız ürünlerin üzerinde besin değeri etiketinin yanında karbon ayak izinin hesaplanarak numaralandığı karbon etiketleri de görebileceğimiz söyleniyor.

Geçen sene 1 Ocak itibari ile ülkemizdeki marketlerde plastik poşetlerin ücretli olması ile bu konuda güzel bir adım atılmıştı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamaya göre, 2019 yılında plastik poşetlerin kullanım oranları yüzde 77,27 azalmış.

Dünyada ise hayvancılığın çevreye verdiği zararı önlemek adına insanların tüketim alışkanlıklarını değiştirmeleri gerektiğini gören girişimcilerin bitkisel etlerin inovasyonlarını yaptıkları, amaçları et tüketimini azaltarak dünyayı kurtarmak olduğunu belirten Impossible Foods, şu an yüz milyonlarca dolar üzerinden değerleniyor. Dünyanın en ünlü fastfood zincirlerinin menülerinde ise alternatif seçenek olarak bu etler yerini alıyor. Yani Vegan et giderek daha da yaygınlaşan bir ürün haline geliyor.

Bunları duymak sevindirici fakat bahsettiğim gibi bu çok uzun bir maraton…

Bizler de et tüketimimizi azaltarak, yerel ve organik ürünleri tercih ederek, mümkün olduğunca gıda atıklarını minimize ederek ve plastik madde kullanımını bırakarak en azından mutfağımızda bu kolektif bilinci başlatabiliriz.

Başta gezegenin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve bireylerin bedensel sağlının korunması için atabileceğimiz küçük adımlara örnek olabilecek aşağıdaki küçük önerileri de değerlendirebilirsiniz.

Ölmeyi Öğrenmek, Roy Scranton : İklim değişikliğinin önüne geçemeyeceğimizi anlatan ve çözüm yolları sunan bir felsefeci tarafından kaleme alınmış bir kitap.

Scraps — Joel Gamoran : Amerikalı bir şefin Amerika’yı turlayarak gıda atıklarından gurme lezzetler ortaya çıkardığı ‘’Sıfır Atık’’ düşüncesini aşılayan bir dizi.

Food, Inc. — Robert Kenner : Organik olmayan endüstriyel gıdaların nasıl hazırlandığını anlatan bir belgesel çalışması.

16 yaşındaki çevre aktivisti Greta Thunberg bağırarak söylediği tüylerimizi ürperten sözleri gibi “Artık yeter! Değişim geliyor, ister beğenin ister beğenmeyin!”

--

--